Posts

Bütün Şiirleri - 4

Kaçış Güneş gibiydi adam O her çabamda biraz daha kısılıyordu, Biraz daha kapanıyordu göz kapaklarım Hep belkilerle, oysalar arasında kıvranıp duran hayatım Onu seçmişti de  O bir türlü anlamıyordu Belki böylesi daha iyiydi Yok yere birini sevme endişesine kapılmayacak, Onu düşünüp şiirler dökülmeyecekti dudaklarımdan Bulutlar yağmur taşımayacaktı gözlerime, Ne zaman üzgün görsem onu. Şimdi içimde bir yokluk hissi Alıp başını koşan bir küçük çocuk Elinde sanki pembe bir balon Arkasına bile bakmadan koşuyor apansız Kaçmaya çalışıyor Kimden, neden uzaklaşıyor Aşktan mı? Göz görmez ise gönül katlanır derler Göz görmez ama gönül bu işe ne der Bilemiyorum Yalnızlıktan da korkmuyorum alışkınım ama Derin bir kimsesizlik düşüncesi sızlatıyordu kalbimi Zaman gösterecekti  Ve yine Değişen hayatlarımıza kaldığımız yerden devam edecektik. Göksu Kabadayı

Bütün Şiirleri - 4

Nedensiz Bulutlar Acaba neden seviyordum seni Onca konuşmamazlığına Yanıma gelmemelerine Senin gözünün içine baksam da Kafanı bile çevirmemelerine Rağmen Neden diye soruyordum kendime nicedir Evet çokça düşünüyorum seni Merak da ediyorum Biliyor musun, galiba özlüyorum da İçimde bir an önce sana gelmek isteyen küçük bir kız Sen böyle yaptıkça daha da küsüyordu aşka Aşk mı? Güldürme diyordum kendi kendime İki kişiliktir aşk Oysa bir sen seviyorsun bu hikayede Sen onlu hayaller kuruyorsun Sen üzülüyorsun, onun yerine  Onun için bile Ah sevda... Yine yorulan kalbimde dökülüyordu cümle içinde Eksiği de çoktu toplamaya çalışıyordu şair Ama yorgundu sesi Bulutluydu yine gözleri Akşam üstü sokaktan gelen çocuk gürültülerine karıştı düşleri Sisli dağlar ve kahve kokusu böldü uykusunu Sanırım artık anla beni demek isteyeceği  Kalbini dolduracak bir sevda dilemekten de yorulmuştu Göksu Kabadayı

Bütün Şiirleri - 4

Mesela şimdi koşarak gelsen bana Burdayım, hep burdaydım desen Elimi alsan kalbine götürsen  Kimsenin göremediği, O gökyüzü kadar mavi, Bir gelincik kadar naif kalbine Ve  Her yağmur ile birlikte damla damla  Aksa yaşlarım gözlerimden  Söylesen  Ah bir kelime söylesen Söylesen de kalbim daha fazla yorulmasa Darılmasa aşka  Sevdim desen Çok sevdim İnsanın yüreği 4 odacıktan oluşurmuş ya hani Hepsiyle ayrı ayrı sevdim seni desen Gülsen, o yorgun gözlerinde kendimi görsem o onda Desen ki  Sen olmasan manasız gelir yaşamak Anlamsiz tüm hayallerim Gülüşlerim daha bir yalnız Hayat daha bir ıssız  Mutsuz desen Sonra ben gelsem Alsam elini götürsem kalbime  Yanaklarında gezinse ellerim Burdaydım desem Sen görmekte geç kaldın  Şimdi uzaktayım çok uzakta Üzülmekten, düşünmekten yoruldum desem Mutlu biter miydi hikayemiz Gerçi  Ne sen geldin yanıma  Ne açtın kalbini Ne konuştuk iki kelime Belki de aşk buydu Hep düşündüğün ama bir o kadar da üzüldüğün  Çokça sevdiğin ama bir türlü konuşamadığın. G

Kısa Hikayeler

Karmakarışığım bu aralar dağınık mı desem daha doğru olur bilmiyorum. Kalbimin bir tarafı karla kaplı bir yolda ilerlemeye çalışan yıkık dökük, harap, eski bir kamyonet, diğer tarafım gözleri parlayan ve onu her gördüğünde yüzüne bakmaktan bile çekinen bir küçük çocuk. Hangi tarafım kazanacak savaşı bilmiyorum. Kafam o kadar karışık ki bir yandan acaba onu üzer miyim, kırar mıyım peki ya ilerisi nasıl olacak ya ayrı kalırsak ya onu bırakmak zorunda kalırsam... Gerçi, seni sevdiğinden bile tam emin olamazken bu kadar düşünmek fazla değil mi diyeceksin. Haklısın. Hem belki sadece hoşlanıyordur. Şimdinin en popüler kelimesi hoşlanmak. Sevgi falan hep yarım hep hayallerde asılı kalıyor. Sadece hoşlanıyorsa zaten açmayacaktım bile kalbimi ona öyle söz vermiştim kendime. Sınırlarımı baştan çizecektim artık. Beni bütün kusurlarımla ve kusurlarıma rağmen seven birisi kalbimin en güzel yerini hak edecekti. Artık eskisi gibi hemen inanmayacaktım. Benim için savaşması gerekecekti. Sevgim için, ka

Solely minds

The story behind this poem:  This was one of my old poems, but somehow I couldn't complete it. Now my feelings have completely changed, so I decided to use 'we' as a subject instead of using 'I'. With this poem, I hope I can touch your heart and make you think that some people have been experiencing these situations for a long time but never realize how broken, on the other hand, valuable they are. What was being alone? Could we be hiding from other people? Or Do we fond of our freedom? Somehow loneliness changes us In certain ways Makes our hearts invisible   Then Finding real love becomes more complicated More tiring, or we might feel terrified Losing hope  Ending up some sentences like, Do I deserve love? What about happiness Am I be the right person? Losing self-respect again and again Always judging ourselves Not to do everything that we should have done Just like Without texting a single message To say last words  Letting go that much easily But there are two

Unintentional love

7/08/2021 02.10 I could have said something Not to let you gone Not to see when you were leaving Word by word from my life All I did was just looking sorrowfully At the time, you said do not beg for love I didn't know that Words can hurt us, like sharp knives Now I'm lost by your hurricane My heart is dispersing in your wind  As a poppy flower Swinging, trying to hold on to something That she can rely on But losing her leaves  One by one Some stories will not start  Because they are not written Even sometimes love does not enough Enough to convince somebody That has never been in love Maybe you are asking Why she is still writing poems about me Somehow I feel like  Although it hurts to look backwards Talk and explain these to you In case you didn't know This is a story about The evanescence of romantic love Göksu Kabadayı  

Unrequited love

24/07/2021  02.05 Loving is like running into huge waves  While smelling the saline water  Putting your pride in a place and never look back  Never think why you did  Love is like trying to catch an early bus  Waving hands to attract the driver’s attention  But waiting and waiting for the another one  Love is like passing oceans without a ship  While cold wind blowing  And feeling hopeless, desperate, tired  Beloved I thought that you were my destiny  You will never know how much I loved you  You gave up already  Maybe I was impetuous to say I loved you, naively  Like I do everything in a rush  I was falling into the sound of your voice  My heart was exhausted Until I met you  I was blind to feel your anguished soul from your eyes  You were broken as yellow leaves in autumn  Craving deeply, pretending not to be  How can it happen in that short time?  I even did not look for a chest to rest until I die  Dying in the shade of your lashes  Which I have missed in my whole life  Searching f

Kısa Hikayeler

  Mutluluk kara bir buz parçası mıydı elimizi her attığımızda buharlaşıp kaybolan. Güneşin erkenden gözlerini açtığı ve geç yumduğu günlerde şehirde yaşam oldukça yavan bir ekmeğin bölündükçe dağılan parçaları gibi tozlarından var olmuştu. Sahi ya gözlerinden yaş gelmesi ne kadar da anlamlı ve değerliydi de bizler bizleri yatıştırmak için beyhude yere çırpınıp duruyorduk. Aşk mesela hem mutlu eder hem kedere boğardı. Anlamsız cümlelerinden anlamlar çıkartan sevgili, belki de diğer kalbin uykularını bile bölmüyordu. Yere düşürdüğüm gelinciğimi yerden alırken yaprakları bir bir dağılıyordu da ben sadece bakıyordum süzülüşüne kırmızı bir yaprağın. Mavi sularında bir tekne olmak kadar özgür başka ne vardı ki? Belki nefes almak da denizler kadar huzur verebilirdi ama yanımızda kimler vardı bu oldukça önemliydi. Bütün bu kargaşadan uzak hayaller, bir küçük ev, minik bir radyo, denize yakın bir orman içinde. Her gün o nemli ve tuzlu kokusu rüzgarın, ağaçların ve denizin. Mutluluğu aramak nafi

Kısa Hikayeler

  Bir masaldı, o her şeyi sığdırmaya çalıştığımız kocaman hayatlarımız. Günlerdi, her birinde yüzümüzü güneşe bile çevirmeden yaşadığımız. Acılar çektiğimiz ama bir kayısı ağacı kadar güçlü ve bir o kadar da yorgun beklediğimiz. Köklerimize kıpırdarsam canım daha çok yanacak dedikten sonra evlere hapsolduğumuz. Bir başka deyişle hayatın yorgunluğunun ağır bastığı günlerimizde nefes almak bile zor geliyorken kendimizden vazgeçtiğimiz, solgun yapraklar gibiydik. Nedense kimse için yaşamıyorum denilen bir daire çizmiştik. İçinde dolanırken, her merkezden uzaklaştığımızda derin bir kaygı duyduğumuz ve arkamıza bakmadan koşarak yine başlangıç noktasına döndüğümüz. Böyle değil miydi kendinden vazgeçişi insanların. Bir gün tüm heyecanı, tüm umutları ve hırsları ile tutunduğu o dalın, erik ağacı olduğunu anlayamadan yine düşüyordu lakin bu hırslara yenilmek dediğimiz konu değildi. Bu bilakis kendi menkıbemiz için yürüdüğümüz yoldaki hevesimizin gelip geçici olmasından kaynaklanıyordu. Sanki bi

Kısa Hikayeler

  Nasıl böyle olmuştuk, her şeye bağıran, öfkelenen karşımızdaki kişiyi dinlemeyen. Düşüncelerimizi kabul ettirmek için bu uğraşımız nedendi? Mesela aile ne demekti artık. Gerçekten de zaman geçtikçe uzaklaşıyor muydu aileler birbirinden. Yeni bir yüzyıl yeni bir hayat mı demekti. Nasıl bu kadar candandı dış dünya ve nasıl bu kadar öfkeliydi bana, hayata belki de dünyadaki her şeye masanın üzerinde duran fotoğraflar. Atlas ne güzel kelimeydi öyle. Bir kağıt parçası olarak anlaşılan bir sözcük bile söylenişle nasıl bu kadar güzelleşiyordu. Yazmak sadece konuşmak demek değildi ya neydi. Gözlerinde dem, ellerinde beyaz çizgiler olan insanlar canın sağ olsun diyorken insanın en yanı, başı uçuşan perdelerdi bir mayıs akşamı rüzgarsız bir gecede pencere önü çiçeklerinin bakışlarına karışan. Aşk, her yazıda gözüme takılan sesli okurken bir yazıyı, hissettiğim o garip duyguydu hep paylaşmak istediğim. Bir kişiyi sevmek demek de neydi, elbette noktalar kullanmak isteyip de virgüllerle bağlanan

Başlıksız Şiirler

İnsan seviyorsa söylemeliydi Kim olursa olsun  Kilometreler kalpleri uzaklaştıramazdı ki Hem ne kadar ömrümüz vardı Ayrıntı denizinde boğulmak değil de neydi bu? Şair şiir yazmıştı çoğunlukta Hep anlatmıştı kendini  Şimdi yeni yeni farkına varıyordu  Sevilmeye neden bu kadar ihtiyacı olduğunu Ömründe seni hiç kimse sevmemiş, Bu yüzden gerçek sevgi ne bilmiyorsun Göksu,  İzin ver seni sevmeme demişti. Ben yine inanmamıştım Ama bu sefer haklıydım  Konu sevilmek değildi Bilakis ailemizdi, bizi oluşturan benlikler Kitap okudukça anlıyordum Şimdi insanlardan uzak zamanlar yaratıyordum Sevgi hikayelerinden uzak Yalnızca saatler, bol düşünceli İçimde duran o kocaman kalbim Bir rüzgarla toz tanelerine dönüşmüştü sanki Gerisi kelimelerdi yazılan Kırmızı gelinciklerdi İnsanlar nasıl sevmeme izin ver beni derdi, Bu kadar kolay mıydı, anlamadan, dinlemeden Kulağını duvara dayamış biri  Diğer odayı dinleyen Nasıl olabilirdi, değerli olmak Birinin kalbinin yüzde yetmişini oluşturmak Oysa sevmek sade

Bütün Şiirleri -2-

Image
 5 Mayıs 2018 Ct 12.25 St.JohannisKirche Biliyor musun bizim şarkımız bile olmayacak Biz diye bir şey olmayacak Hayal edemeyeceğim seni, gözlerini, kirpik ucu beyazlığını Tanımlayamıyorum seni, tanımıyordu kalbim Oysa olsun istiyordu, ne olursa olsun, yine olsun Aşk filmi izleyip iç geçirmekten yorulmuştum Hüzünlü şarkılarda kelimelere takılır olunca fark ettim bunu  Zira ne zaman üzgünsem şarkılar bir başka manalı gelirdi. Kelime merdivenlerinde dolanır dururdum Şimdi, şimdi işte yazmaktan başka çarem yok Konuşsam dinleyenim yok, çok yalnızım, çok kırgın İnsanlardan uzaklaşmak isterken fazla mı kaçırmıştım ölçüyü Sanırım... Ah bu hayat ah öteki yarım Çok bekledim seni tez gel, sar sarmala beni Kırık döküğüm, hep telaşeli Göksu Kabadayı

Iron Lady

Image
Her TedX video  I would like to talk about a Ted talk that touched my life and my heart. It is called 'I am not just a leg, I am much more.' Neslican Tay was 20 years old when she was diagnosed with cancer, but it was too late. She had to receive high doses of chemotherapy treatment. In 2017, doctors had to amputate her left leg, and then her story began. One day I saw her video on YouTube while I was complaining about trivial things in my life. It immediately caught my attention. I have always believed that God guides us, and her video was a sign, or maybe I was superstitious.  The speech was about Neslican's life story and her point of view about cancer after she lost her left leg. She was an iron lady who always poked fun at her disease. Even before her operations, she wore make-up and a wig. She lost her leg, hair and had many operations, but she never lost the joy of living. She is not among us now, but her opinions will live in my heart forever.  The last words of her

Başlıksız Şiirler

Sevgiden bahsediyorduk hep Ne kadar çok olduğundan  Acıttığından Gelincik kadar narin olduğundan Ama çalıştıkça sevmeye bir çift mavi gözü Anlamıyorduk uzaklaşıyordu bizden  Bazen bir kirpik uzağı Bazen de yanı başında hissedip kıtalarca uzakta Şarkılara anlam yüklüyorduk Bu senden bana, sıradaki benden sana Sözlerini açıp defalarca okuyorduk Ne bileyim kalpte bukağı demişti bir kız hani Uzun zaman sonra ona açtığım kalbim yorulmuştu Yine değer bilmez birini bulup, kaybetmiştim Kim bilir belki arada düşünüyordur Nereden de buluyordum o beyaz kalplileri Sonrası büyük bir yıpranış Tanrı bizim yargıcımızdı ne de olsa Bunu onun anlaması bile güçtü Şair yine sözcüklerle oynuyordu Bir yanım zamanımız olduğunu  Ve kaderlerimizin yine kesişeceğini söylüyordu Dünya küçücük, düşlerli geceler Gökyüzü masmavi bakıyor, gülümsüyordu. Göksu Kabadayı

Bütün Şiirleri -2-

Image
 18 Nisan 2017 Salı   04.25 Potsdam - Sanssouci Park Mürekkep kokusunu özlemişim Bugün bir kez daha anladım ki Okumuyoruz, okumayınca gelişemiyoruz Sanki bir iplikçik beni kendine çekiyor Çektikçe uzaklaşıyorum, neyden nereden bilmiyorum Her hafta bir kitap okumaya gayret etmek gerek Nedendir bu kadar boş vakitte harcadığımız zamanlarımız Nedendir cahillikte bu kadar direnişi insanların Sana söz sarı çizgili sayfalarım Sözüm mürekkep, bilirsin Ayda en az 2 kitap Sayfasına, kapağına takılmadan Eğer bu bir alışkanlık olursa, hayat boyu onlarca hikaye, roman, onlarca sevda katılacak yaşamıma Dertlerim dert gelmeyecek belki 'Uçurtmayı Vurmasınlar' ve belki Barış gibi yakın hissettiğim kitaplar okumam dileğiyle Biliyorum şiir diye başlarken paragraf yazdım yine Sanırım dertsizlik şiir yazdırmıyor gerçekte. Göksu Kabadayı

Bütün Şiirleri -2-

Image
 9 Nisan 2017 Pazar   17.51-18.03 Berlin - East Side Gallery Uzun süredir gitmek üzerine konuşmak istiyorum biriyle, yahu nereye gitmekten bahsediyorsun demesinden korkuyorum. Oysa, oysa sen biliyorsun sıyrılıp birbirine kenetlenmiş acılarımdan uzaklara gitmek istiyorum işte canım anlasanıza. Hüznü pek sevmem arada bir iki şiir yazdırdığı olur ama bol kullanırım şiirlerimde, hayatın seninle dalgası da bu sanıyorum. Ne diyordum bu aralar da şu cümle başı sonunu unutuyor. Vallahi benim bir suçum yok. Şu dönemlerde en çok şairler suçlanıyor. Gözlerim ıslak esnedim herhalde, senden bile neden saklayacakmışım ağladığımı. Gözlerin şiş diyorsun, çok uyumaktan sevgilim diyorum. Çok uyumak çok ölmek demekmiş, uzun süredir gitmek üstüne konuşmak isteyen ben çok uyuyorum işte. Anlayın beni, duyun sesimi. Kalabalık bir cadde ortasında ikindi vakti kayboluyorum insanlar arasında, sesleniyorum, bağırıyorum duymuyorlar. Ölüm bu kadar zor sevgilim, peki yaşamak, kaç kurşun sıkmalı biraz daha uyumak iç

Bütün Şiirleri -2-

Image
 19 Mart 2017 Pazar Berlin - Oberbaumbrücke (Inside) Az yapmayı bilmiyoruz hiçbir şeyi Misal çay yapacağız, alışmışız insanın çoğuna Bir orduya yetecek kadar yapıyoruz Misal muhallebi, hep kocaman tencereler çıkıyor ortaya Tabak tabak muhallebi oluyor sonuç  E yalnızsan bitmiyor tabi Gelmiyor çaydanlığın sonu  Bir insan kaç tabak muhallebi yiyebilir ki Diye düşünüyorsun Zor oluyormuş yalnızlık da canım, diyor Bir ses açıyorsun ya evde tv, radyo, kalp Kalp sesi en mühim olanıdır, sayfa sayfa yazı yazdırır Böyle bir illettir lakin bulaşıcı değildir. merak buyurmayın Soğuk eller, soğuk ayaklar ve yalnız bir insan ister bu illet Yan etkilerinden biri ise melankoli Göksu Kabadayı **Kalan Edebiyat Yayınevi'nin hazırladığı kitapta çocuklar için yayınladığımız şiirim. (Outside)

Bütün Şiirleri -2-

Image
10 Şubat 2017  18.25 Berlin - Schlossbrücke (Right) Berlin - Schlossbrücke (Left) Huzurumu şiirlerde aramayı planladığım bir cuma Yanımda Şükrü Bey, selamları var çok Satır satır yazılır şiir diyor, öyle olmaz iki cümle Anlat, akıt acını yüreğini uzun uzun ki İçinde kalmasın ne kızgınlık ne kırgınlığın dünyaya 'Eskidir aşk bile aynı gövde önünde'* diyor Bahsini açma diyorum aşkın benim yanımda Yahu kaybettiğin huzurunu arayıp da bulamazsın, sonra  Sonra bir anda hiç bakmadığın bir yerde, tahminsiz bir zamanda Bulursun ya, Diyorum ben de vazgeçtim aramaktan, arayınca bulunmuyorsa O nasıl söz diyor Şükrü Bey, hiç vaz cayılır mı aşktan Kapat gözlerini dinle müziği fonda çalan -'Yok mu şu derdime çare   O yar güzel ben biçare   Çaresiz dertlere düştüm   Bir vefasız yare düştüm.'** *Şükrü Erbaş - Üç Nokta Beş Harf **(Şemsiyemin Ucu Kare) Brenna MacCrimmon - Events in Small Chambers Göksu Kabadayı